akcakesemedyatv@gmail.com
Dr. Ertuğrul'u Havuza İtelim mi?
26 Haziran 2022 02:21:20
Sakıncalı Piyade
Dünyada,
İnsanoğlu tarafından en çok ziyan edilen şeyin “değerlendirilemeyen potansiyel” olduğu söylenir.
Örnek isterseniz;
Ülkemizin yıllarca boşa akan akarsularını gösterebilirim.
En güzel örnek ise
İnsanoğlunun gerektiği gibi kullanamadığı beyni olabilir.
***
Verdiğim ilk örneğe; “Artık ülkemizdeki hemen her akarsuyun üzerinde baraj ve santral var.”, cevabını yapıştıranlar çıkacaktır aranızdan. Son yarım asır içinde bu yönde ciddi yatırımlar yapıldığını ben de yadsımam elbette.
Ancak;
Ülkemizin kaybolan beyin potansiyeli ile ilgili herhangi bir çalışmanın yapılmadığını da rahatlıkla söyleyebilirim.
Ziyankâr bir milletiz elhamdülillah.
***
1953’te, dönemin en revaçta üniversitelerinden biri olan Yale’de Amerikalılar bir araştırma gerçekleştirmiş.
Araştırmaya katılan her öğrenciden, geleceğe yönelik “amaç”larının ne olduğunu yazmaları istenmiş.
Bu öğrencilerden sadece yüzde 3’ü geleceğe yönelik amaçlarını net biçimde ifade ederken geriye kalan yüzde 97’si ise net bir amaçlarının olmadığını belirtmişler.
Amerikalılar bu araştırma sonucunu hiç unutmamışlar.
***
Tam 20 sene sonra o araştırmaya katılan öğrenciler üzerinde ikinci bir araştırmayı gerçekleştirmiş Yale Üniversitesi. Bu ikinci araştırmanın sonuçlarına göre ise 20 yıl önceki araştırmada, geleceğe yönelik hedeflerini net biçimde ortaya koyabilen öğrencilerin tamamının, geride kalan yüzde 97’lik kısma göre ekonomik güçlerinin kat be kat fazla olduğu belirlenmiş.
***
Demek ki;
Hayatınızın orta yerine ve kolaylıkla görebileceğiniz kadar büyük bir “amaç” koyabiliyorsanız, bu, eninde sonunda huzura açılan kapılardan birinin anahtarını elde etmeye yetebiliyor.
***
Bu örnekten hareketle;
Konuyu Ereğli siyasetinin en genç isimlerinden biri olan Dr. Eylem Ertuğrul’a getirme niyetindeyim.
***
Kısa sayılabilecek bir süre önce partisinin Zonguldak İl Örgütü’nde başkan yardımcısı olarak görev yapan; 2019 Yerel İdareler Seçimleri sürecinde bir zamanlama hatasından dolayı Ereğli Belediye Meclis Üyeliği kapısından geri dönen Dr. Ertuğrul, bugün CHP’nin Ereğli İlçe Başkanı.
***
Aslında yalan yok; bu küçük ama stratejik görevi bir anda kucağında buldu Dr. Ertuğrul. Kabul etse bir türlü, etmese…
Asıl “amaç” yaş kemale ermeden kentini Ankara’da temsil edebilmek; vekil olabilmek.
Kolay mı bu?
Elbette değil!
Ancak “amaç” sarihse, “hedef” neden bulanık olsun?
***
Dr. Ertuğrul’un bu amaç için avantajları çok.
Genç… Fazlaca yıpranmamış… Kültürlü ve eğitimli.
Allah var; karizmatik de.
Ama bir dezavantajı var ki…
***
Bugün Dr. Ertuğrul’un etrafında kümelenmiş kesimdekilerin bir kısmı, Dr. Ertuğrul’un amacı bu kadar sarihken, o sarihliği bulanıklaştırmak için adeta çırpınıyorlar.
Her kafadan ses çıkıyor.
“Dr. Ertuğrul kesin vekil adayı olmalı.”, diyenlerin bir kısmı, ondan kalacak koltuğun peşinde.
“Dr. Ertuğrul kesin belediye başkan adayı olmalı.”, diyenlerin bir kısmı da Posbıyık’a karşı şimdiden sağlam bir cephe oluşturmanın derdinde.
“Asla ilçe başkanlığını bırakmamalı.”, diyenler de Sertan Ocakcı örneğinin bir kez daha yaşanması kaygısını yaşatıyor içlerinde.
***
Dr. Ertuğrul’un yerinde olmak istemezdim.
Herkes bir kolundan, bir bacağından tutuyor.
***
Kendi kendine belirleyebildiği bir amacı varsa Dr. Ertuğrul’un, o amaca yürümesi için yeterli gücü var. Ben buna inanıyorum.
Fakat;
Az önce bahsettiğim kesimlerin etkisi altında kaldığı takdirde ve özellikle de onun başarısını isteseler dahi her seçimin altından kalkabilecek bir potansiyele sahip olduğunu aşılamaya çalışanlara kulak verdiği zaman, Dr. Ertuğrul'daki bu güç “kontrolsüz güç” haline dönecek.
***
Ne yapmalı peki?
2023 sürecinin başlaması için önümüzde kala kala altı ay kadar bir zaman kaldı.
O zaman ilk yapılması gereken şu: “Amacı” hemen bir yere yazmalı.
Bu amacın önündeki korku ve endişelerle yüzleşilmeli.
Korku ve endişelere değil amaca odaklanılmalı.
Bu önümüzdeki altı ay sonrasının plan ve programı mutlaka yapılmalı.
Bunlar zamanında yapılmadığı için siyasetin karanlık tünelinden çıkamayıp da ışığı görememiş ne insanlar gördük yakın geçmişte.
***
Şunu da belirtmek gerekir elbette:
Amacın bugünden belirlenmesi, Dr. Ertuğrul’u mutlak başarıya götürecek mi?
Başarısız olursa Dr. Ertuğrul da; “Bu bir sonuçtur ve ben bu sonuçtan ne öğrenebilirim?”, diyebilecek mi?
***
Ben kendisine, birinin hayatından kesitler vereyim:
***
21 yaşındayken girdiği ilk işinde çok başarısız oldu.
22 yaşında bir yasama seçiminde aday oldu; kaybetti.
24 yaşında tekrar bir iş kurdu; yine başarısız oldu.
26 yaşındaydı; karısı öldü.
27 yaşında ruhsal bunalıma girdi.
34 yaşında kongre seçimlerine girdi; bir kez de bu seçimde kaybetti.
36 yaşında kongre seçimlerinde bir kez daha şansını denedi; sonuç değişmedi.
45 yaşında senatör olmak istedi. Sonuç yine hüsran.
47 yaşında başkan yardımcısı olmak istedi; seçimde yine kaybetti.
49 yaşındayken senatör olmak istese de nafile.
52 yaşında…
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı oldu.
Bu adam Abraham Lincoln’dür.
***
Yani;
Dr. Ertuğrul önüne amacını koyacak, o amaçta emin olacak ve yola çıkacak.
Sonucunda kaybetse de kazansa da…
***
Peki kendisi bu düşüncede mi?
Bana sorarsanız; pek sanmıyorum.
Kaybetmeyi göze alabileceğini düşünmüyorum. Kaybedince bunu sineye çekebileceğinden de emin değilim.
Korkuları ve endişeleri onun da var.
En kötüsü amaçtan emin değil.
***
Milletvekili adayı olup olmama konusunda kendisinden Abraham Lincoln kadar sabırlı olmasını isteyemeyiz.
Ama bir arkadaşı olarak yaşanmış şu olaydan kendisine bir ders çıkarmasını isteyebilirim:
***
Bir gün;
İçinde bir timsah dolaşan havuzun etrafında toplaştı kalabalık.
Yüzlerce insan vardı.
İçinde timsah olan bu havuzun bir ucundan diğer ucuna yüzerek geçebilene çok büyük bir ödül verilecekti.
Ancak hiç kimse bu tehlikeyi göze alamıyordu.
Derken…
Suya biri atladı.
Can havliyle timsaha görünüp yakalanmadan havuzun diğer ucuna yüzerek vardı.
Alkışlar kopuyordu.
Televizyon kameramanları, gazeteciler bu cesur adamla röportaj yapabilmek için koşarak yanına gitmeye çalışıyorlardı.
Adam ise sinirli bir hal ve keskin bakışlarla birini arıyor gibiydi.
“Kimi arıyorsun?”, diye sordular.
“Beni havuza iteni!”, dedi.
***
Kıssadan hisse…
***
Dr. Ertuğrul’u havuza iten benim.
Biziz.
Sizlersiniz.
Onlar…
Yüzerek karşı tarafa geçecek; ama sudan çıkınca ya bize kızacak ya da…
***
Şu hikayeyi tamamlayayım önce.
***
Adam büyük ödülün sahibi olmuş tabii.
Kolay mı o havuzdan -hem de içinde timsah varken- yüzerek karşıya geçmek?
Aylar sonra röportaj yapmışlar kendisiyle; ve sormuşlar:
“Mutlu musun?”
“Evet. Mutluyum.”, demiş adam.
“Ama ödülü kazandığım için değil. O adam beni havuza itmeseydi belki asla yüzmeyi öğrenemeyecektim.”
***
Şimdi az önce Dr. Ertuğrul’un sonu ne olur, derken boş bıraktığım “ya da…” ile başlayan bölümü CHP’lilere sorayım:
“Sizce Dr. Ertuğrul ne yapar? Sudan çıkınca bize kızar mı yoksa yüzmeyi öğrendiği için minnet mi duyar?”
Aslında şu soru daha da mühim:
“Dr. Ertuğrul’u havuza itecek miyiz?”
Unutulmasın ki, o havuza daha önce kendisi atlayan, ayağı kayıp düşen ve başkaları tarafından itilen çok insan var.
***
Zaman daralıyor CHP’liler.
Bu sorulara cevap bulmak için artık az bir zamanımız var.