akcakesemedyatv@gmail.com
Birileri "Mevzuat" mı Dedi?
20 Ocak 2023 15:03:28
Sakıncalı Piyade
Bu ülke, bu şehir…
Kız-erkek demeden çocuklarını okutmalıdır.
O çocuklar, kendilerine bir harf öğretene kul-köle olmak için değil,
Hayatları boyunca hiçbir kimseye kul-köle olmamak için okumak, okutulmak zorundadır.
***
Pandemi gibi sebeplerden dolayı okullarından ayrı kalan her öğrenci için açık lise, EBA, uzaktan eğitim… gibi kavramlar önem kazanmıştır.
Yadsınamaz.
Ama en verimli eğitim, okulda verilendir.
Okul olmazsa öğretimin birçok ayağı eksik kalır.
***
Okul, sadece derslerle ilgili teknik ve metodik bilgilerin öğrenciye yüklendiği bir yer değildir. Hayatlarının ilerleyen yıllarında birçok öğrencinin hafızalarından silinecek bilgilerin depolandığı bir dört duvar arası olarak da kabul edilemez.
Okul, her bir çocuğu yaşamın ta kendisine hazırlamakla yükümlü olduğumuz bir mabettir.
***
Okulda yetişen her çocuk, hiç değilse yaşamının tamamında neler yapıp yapmaması gerektiğini öğrenir. Bundan dolayı öğretmenlerin en kutsal sıfatları anne ve babadır.
Her öğretmen anne ve babadan farksızdır.
Ayrıca her bir öğretmen birer yedd-i emindir.
Saç tellerine bile kıyılamayacak evlatları emanet ettiğimiz yüreklerdir.
***
Sırf bu sebeplerden ötürü bile her bir çocuğu okullarında tutmak gerekir.
Zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılması kararı yıllar önce alındığında, toplumun genelinde olumlu karşılanmasının ilk sebebi de zaten budur.
Okullarında yetişecek evlatların geleceğe daha iyi hazırlanabileceği gerçeği…
***
Öğretmenler için anne-babalar tarafından kendilerine emanet edilen her öğrenci için mücadele etmek elbette kolay değildir.
Bir elin parmaklarının birbirlerine benzememesi gibi her çocuk da birbirine benzemez.
Zor olur bazılarını eğitmek, yetiştirmek.
***
Ne var ki anne-babalar gibi öğretmenlerin de, bu meşakkatli görevi yerine getirirken bıkkınlık gösterme gibi bir salahiyetleri yoktur.
Öğretmen, hele okul idarecisi, bıkamaz.
Bıktım, diyemez.
Dolayısıyla da öğrenci, yani evlat yetiştirirken baskıcı ve sonucu aşırı strese varacak yöntemlerle, mevzuat hükümlerini masadan kaldırmadan disiplin sağlamaya çalışmak o çocukları okullarından uzaklaştırır.
***
Öğrenci yetiştirmede mevzuat hükümleri tek başına yeterli olmaz. Eğer her bir öğretmen, kendisine emanet edilen çocuklara kendi öz çocuğu gibi yaklaşabilirse, zaten mevzuata gerek bile kalmaz.
***
Eğitimde ceza önemlidir. Bazen işlemesi gerekir; ancak ceza ya da disiplin kuralları her şey demek de değildir.
***
Okullarına adapte olmakta zorluk çeken çocukları, devletin açık lise imkanını da göz önüne alarak okullarından uzak tutmaya çalışma eylemi ya da girişimi yarar getirmez.
Tekrar etmek gerekir ki çocuklar hayata ancak eğitim kurumlarında hazırlanabilirler. Aksi takdirde, özellikle günün büyük bir bölümünde anne ve babaları ile aynı ortamda bulunamayan çocukların açık lise eğitimi almalarını sağlamak, büyük oranda onların kontrol dışında kalması ile aynı anlamı taşıyacaktır.
Dahası, bir anne ve babadan daha etkin ve kalıcı eğitim ve öğretim verebilecek öğretmenlerden çocukları mahrum bırakmak, o çocukların geleceği için silinemez kayıt hataları bırakacaktır.
Bir çocuk, bir matematik denklemini ya da bir kimyasal bileşimi açık lisede televizyon izleyerek öğrenebilir; ancak hayata nasıl bakılması gerektiğini, doğa sevgisini, yardımlaşmayı, toplumuna bağlılığı, vatan ve millet sevgisini; davranışlarında neyin yanlış neyin doğru olduğunu ona sadece öğretmenleri öğretebilir. Bu ilişki son yıllarda yeterince sağlıklı kurulamadığı için, içinde yaşadığı toplumdan, milletinin geçmişinden, atasından, dininden, örf ve adetlerinden uzak bir nesil yetişmedi mi?
Deizm alıp başını gitmedi mi?
Küçük yaştaki çocuklarda uyuşturucu bağımlılığı veya intihar vakaları gibi olayların sayısı artmadı mı?
***
İşte birkaç gündür konu edindiğim Ereğli’deki bir lisede yaşanan olaylarla bu kadar haşır neşir olmak istememin temel nedeni tam da budur.
***
Psikolojik sorunları olduğu ifade edilen iki kız kardeşi, okullarından uzak tutmaya çalışıp velisini açık lise konusunda ikna etme çabalarına itirazım bundandır.
En küçük bir hatalarını bile gözetlemeye çalışarak bu iki çocuğu disiplin maddeleri ve mevzuat baskısı ile kontrol altına almaya çalışma girişimi bu çocukların elimizden kayıp gitmelerine neden olur.
***
Bir buçuk yıla yakın bir zamandır okullarına öğretmen korkusu altında gittiklerini beyan eden bu çocukların devlet korumasında olduğunu unutmadan ve onlara sevecen yaklaşarak topluma kazandırmak gerektiği gerçeği unutulmamalıdır.
Aksi bir düşünceyle, onları arkadaşlarının gözünde yaftalayacak girişim ve düşünceler bu çocukları toplumdan uzaklaştırıp hayata küstürür.
Buna hakkımız yoktur.
***
Bu çocuklara yaşatılanlar karşısında, gerektiğinde telefonla arayarak onları sakinleştirmeye çalışan sınıf öğretmeni de olan matematikçi bir öğretmenin duyarlılığını elbette alkışlıyorum. Kendisine de teşekkür ediyorum. Buna rağmen sübuta ermemiş bir olay için belediye zabıtası gibi tutanak tutup gerçekleşip gerçekleşmediği dahi belli olmayan uydurma bir hadisenin bu denli dallanıp budaklanmasına sebebiyet vermiş olmasını da eğitim bilimleri tahsili yapmış biri olarak anlamakta zorlanıyorum.
Öğrencilerin ruhsal durumlarını iyiye sevk etmek için o okulda bulundurulan rehberlik öğretmeninin ise görev ve sorumluluk alanlarının dışına çıkmaması gerektiğini vurguluyorum. Rehberlik öğretmeninin temel görevinin, eğitim vermek zorunda olduğu herhangi bir çocuğun kaydını açık liseye aldırmaya çalışmak gibi bir iş olmaması gerektiğini dilim döndüğünce anlatıyorum.
***
Okulun müdürüne gelince…
Yılların verdiği deneyimi kullanmak varken kişisel duygularını mesleğinin icrasına karıştırdığı izlenimini bizlerde uyandırdığı, bu kadar sorunun ortadan kaldırılmasını beklerken sadece kendisini kurtarma telaşı ile mevzuat hükümlerinden bahsetmeye çalışmasını ayıplıyorum.
Hiçbir mevzuat hükmü, beş yıl boyunca öldürülme korkusu ile yaşayan ve ömürlerinin bir kısmını anneleri ile sığınma evlerinde geçirerek yaşamış çocukların geleceğini yakmak anlamına gelmez.
***
Sevgili müdürümüze, müdür yardımcılarımıza ve rehber öğretmenimize şu gerçeği hatırlatmak boynumun borcudur.
Devlet, okullarında eğitim-öğretim gören her çocuğun korunmasını ve ihtiyaçlarının teminini emreder.
Ancak;
Sayın müdürümüzün ısrarla durduğu mevzuatın bu öğretmenler tarafından göz önüne alınmayan bir maddesinde de şu gerçeğin altı çizilmiştir:
“Okul idareleri, devletin denetim ve kontrolünde olan şehit ve gazi çocukları, yetiştirme yurtlarında barındırılan ve devlet koruması altında tutulan çocukları koruma ve ihtiyaçlarını temin konusunda sorumlu ve titiz olmak zorundadırlar.”
İşte haberlere konu olan 15 yaşındaki B.T. ile 17 yaşındaki B.T. bizler adına bunun için önemlidir kıymetli öğretmenler!
Devletin sizlere korunmasını emrettiği bu çocukları disipline verip durmakla, onları cezalandırmakla aslında sizler, size o çocukları emanet eden devleti cezalandırmaktasınız.
***
Kamuoyunun bilmediği bir gerçek de şudur.
Milli Eğitim Bakanlığının ilgili mevzuatına göre, tüm okulların kantin gelirlerinden belli bir pay okul aile birliklerine bırakılır bir kısmı da bakanlığın il ve ilçe milli eğitim müdürlüğü havuzunda toplanır. Bu payların bir bölümü de şehit ve gazi çocukları, yetiştirme yurtlarında barınan çocuklar ve devletin koruması altındaki çocukların ihtiyaçları için harcanabilir.
Hal böyleyken, bir öğretmenin bir veliye; “Senin yeterli gelirin yok mu; bu çocuk arkadaşlarının eşyalarını kullanıyor.”, demesi ayıptır.
Öğretmene düşen, yukarıdaki özelliklere haiz çocuklardan biri varsa, onun her ihtiyacının karşılanmasını sağlamak, o çocuğun elinden sıkı sıkı tutmaktır.
***
Günlerdir kendilerini kurtarmak için karşımıza mevzuat hükümleriyle gelmeye devam eden eğitimcilere bunları hatırlatmak da benim için bir görevdi.
Bu da böyle bilinsin.
***
Sayın İl Milli Eğitim Müdürü Züleyha Aldoğan ve İlçe Milli Eğitim Müdür Vekili Harun Akgül'den tek isteğimiz de şudur:
Kendilerine yaşatılan onca olaydan sonra bu iki kardeşin o okulda barınabilmeleri ve eğitim-öğretimlerine devam edebilmeleri mümkün görünmemektedir. Zira çocuklar okullarına gitmek istememektedir. Siz büyüklerine düşen, ikinci yarı yıl başlamadan "mevzuat" çerçevesinde bu çocukların başka bir okula nakillerini sağlamaktır. Zaten bahsedilen o mevzuat gereği, okuldan uzaklaştırma cezası alan bir öğrencinin bu cezası Milli Eğitim Müdürlüğüne bildirilmeli ve bu nakil işlemi talep edilmelidir. Bunu yapmayan okul idaresinin hatasını daha fazla çocuklardan çıkarmanın bir anlamı yoktur.